Titanik, 15 Nisan 1912'de yaşanan trajik batışıyla tarihe damgasını vuran bir gemi. Ancak bu dev yapının içinde yaşanan birçok hikaye, yaşanan felaketi daha da dramatik hale getiriyor. Bu hikayelerden biri, Titanik'in en şanssız yolcusuna ait. O yolcu, aslında Titanik'e binmemesi gereken biriydi. Bu ilginç olay, sadece onu etkileyen talihsizlikleri değil, aynı zamanda geminin kaderini değiştiren bir kaza zincirini de gözler önüne seriyor.
Bu hikayenin başrolü, Amerikalı iş insanı Edward Smith. Edward, Titanik'te bulunan talihsiz yolcular arasında yer alıyor. Geminin batışından önce, aslında bu yolculuğa katılması gerekmiyordu. Edward, Titanic'in ilk seferine katılmak istemiş, fakat aslında başlangıçta başka bir gemide, başka bir rotada olmayı planlıyordu. Olaylar gelişti ve uçuşu iptal olunca Titanik’e bindi. Kendi ifadesine göre, zamanında başka bir yolculuk için bilet almıştı, ancak iptal olduğu için Titanik'e dahil oldu. Belki de, onun başına gelenler tüm zamanların en büyük deniz felaketini yaşamadan önceki o son yolcu noktasını belirlemişti.
Bunun yanı sıra, Titanik’in söylenenin aksine oldukça güvenli olmadığı ortaya çıktı. Edward’ın yazdığı bazı mektuplarda, geminin içindeki genel huzursuzluğun ve dikkat çekici seslerin kaydedildiği ifade ediliyordu. Birçok yolcu bu sesleri duymuş ve bunların aynı zamanda geminin deniz altındaki potansiyel risklerini de işaret ettiğini düşünüyorlardı. Ancak, Edward gibi pek çok yolcu bu seslerin ne anlama geldiğini sorgulamadan yola çıkarak sefere katılmayı tercih ettiler, ve bu, birçok kişinin hayatında geri dönüşü olmayan sonuçlar yarattı.
Titanik yapı olarak periodu (zoon) dev bir desende annenin derin yürek seslerini dinlemeden uzaklaştı. Edward’ın durumu sadece kendi hikayesi değil, aynı zamanda Titanik’in batışına dair daha geniş bir anlatının parçası olarak dikkat çekiyor. Olayların gelişimi, bazı yolcuların ironik biçimde kendi yollarından çıkıp Titanik’e yönlenmelerinin muazzam sonuçlar getirdiğini ortaya koyuyor. Edward’ın ramak kala hayatta kalma hikayesi, diğer yolcuların süreçte yaşadığı endişelerle birleşince, Titanik’in yolcularından çoğunun kaderini nasıl etkilediğini gösteriyor.
Sonrasında Edward ile birlikte, hayatta kalma mücadelesi veren başka yolcular da gemide mevcuttu. Titanik’in düşüş çanları çaldığında, pek çok kişi panik içinde tekneye koştu. Bu süreçte, hayatta kalanlar ve kaybolanlar arasında belirgin bir ayrım olmuyordu; düzenin ve kaosun birleştiği bu anlar, geminin üzerindeki o ilk seferin kaybedeni olmanın ne demek olduğunu tüm kelimelerle tanımlayamadan karşımıza çıkıyordu.
Günümüze kadar ulaşan bu hikaye, Titanik’in ve Edward Smith’in esrarengiz öykülerinden sadece bir tanesi. Edward'ın yaşadığı tesadüf, belki de tarihin akışını değiştiren olayların tetikleyicisi oldu. Titanik’in batışı ve onunla birlikte yaşanan trajediler, yalnızca bir zaman dilimi veya mekandır; burada yaşanan insan hikayeleri, tarihsel bir gelişimin ve öğrenmenin esas unsurlarından birini oluşturuyor. Bu hikaye, denizlerdeki devasa bir geminin bile beklenmedik durumlarla karşılaşabileceğini ve kimin kurtulup kimin kurtulamayacağını belirlemenin bazen sadece şansa bağlı olduğunu bizlere hatırlatıyor.
Sonuç olarak, Titanik faciası, Edward Smith’in hikayesi üzerinden birçok derin dersi barındırıyor. Kimi zaman hayat, en beklenmedik olaylarla bizi sınava tabi tutarken, her yolcu yeni bir hikaye ve dersle karşımıza çıkıyor. Titanik’in ve Edward Smith gibi şanssız yolcularının hayatı, geçmişte yaşanan trajedilerin devamında bugüne kadar süren bir yankı oluşturarak bizlere ders vermeyi sürdürüyor. Şimdi geriye dönüp baktığımızda, Titanik belki de yalnızca bir yolcu ormanıydı, ancak her yolcunun taşıdığı kendi hikayesi ile bütünleştiğinde, bu felaket çok daha derin ve anlamlı bir hal alıyor.