İstanbul, ülkenin en kalabalık ve en dinamik şehirlerinden biri; ancak son günlerde yaşanan bir olay, metropolün karanlık yüzünü bir kez daha gözler önüne serdi. Bir kadın, sokak ortasında erkekler tarafından yerlerde sürüklenirken, etraftaki gözlemciler dehşet içinde durumu izlemekle yetindi. Bu olay, kadına yönelik şiddetin toplumda ne denli yaygın olduğunun bir göstergesi olarak kaydedildi ve sosyal medya üzerinden büyük tepki topladı.
İstanbul'un yoğun bir semtinde meydana gelen bu olayı izleyenlerin ifadelerine göre, bir grup erkek, bir kadına yönelik fiziksel şiddet uyguladı. Görgü tanıklarının aktardığına göre, kadın önce sözlü tacize uğradı, ardından yerlerde sürüklendi. Olayın yaşandığı sırada çevrede bulunan bazı vatandaşlar duruma müdahale etmeye çalışırken, diğerleri kendi telefonlarıyla olayı kaydetmekle yetindi. Bu durum, sosyal medyada giderek yükselen bir tartışmaya neden oldu. Kullanıcılar, olayın görüntülerini paylaşarak kadına şiddete karşı ortak bir ses çıkarma çağı yaptı.
Bu tür olaylar, her ne kadar tekil vakalar gibi görünse de, aslında toplumda sistematik bir sorun olarak ortaya çıkan kadına yönelik şiddetin bir parçasıdır. Türkiye İstatistik Kurumu'nun verilerine göre, son yıllarda kadına yönelik şiddet vakalarında ciddi bir artış gözlemleniyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun raporlarına göre, 2022 yılında 90 kadın cinayeti işlendi ve bu kadınların çoğu, maruz kaldıkları şiddet nedeniyle hayatını kaybetti. Olayların çoğu, 'aile içi' gibi görünse de toplumun genelinde kadına karşı bir tahammülsüzlük ve şiddet kültürü maalesef yaygınlaşmış durumda.
Sokakta gerçekleşen bu tür olaylar, yalnızca bir kadının başına gelen korkunç bir durum olmanın ötesinde, tüm toplumun bir yara aldığını gösteriyor. Bu tür zorlu anlarda çevrede bulunan bireylerin duruma kayıtsız kalması, aynı zamanda toplumsal bir sorunu da ortaya koyuyor. İzleyicilerin müdahale etmemesi, kadına şiddetin normalleşmesinin ve toplumsal duyarsızlığın bir işareti olarak değerlendirilebilir. Bu olay, aynı zamanda 'mağdurun suçlanması' gibi sorunları da gündeme getiriyor; yani yaşanan her olayda, mağdurun suçu üzerine atma eğilimi, toplumsal bir hastalık haline gelmiş durumda.
Kadına yönelik şiddetle mücadele için daha etkili yasaların şart olduğu belirtilirken, bu tür eylemlere karşı toplumun daha fazla bilinçlenmesi gerektiği vurgulanıyor. Eğitim, farkındalık ve destek mekanizmalarının güçlendirilmesi, bu tarz nahoş olayların önüne geçilmesi açısından büyük önem taşıyor. Şiddet mağdurlarına destek verme konusunda daha fazla sosyal projeye ihtiyaç duyulurken; toplumun her kesiminde kadına karşı şiddetle mücadeleye yönelik duyarlılık oluşturarak sokaktaki tepkilerimizi eyleme dönüştürmek, hepimizin sorumluluğu.
Sonuç olarak, İstanbul’da yaşanan bu olay, bir kez daha gösteriyor ki kadına yönelik şiddet yalnızca bir bireyin değil, tüm toplumun sorunudur. Şiddetin her türlü biçimine karşı durmak, bunun için sosyal dayanışmayı artırmak ve birlikte hareket etmek hepimizin görevidir. Gelecekte benzer acı olayların yaşanmaması için topluma düşen sorumluluk, sadece izlemek değil, harekete geçmek olmalıdır.