İstanbul, Türkiye'nin en büyük ve kozmopolit şehirlerinden biri olarak her gün milyonlarca insana ev sahipliği yapıyor. Ancak bu büyük metropolde, bazı sokaklar artık kadına şiddetin sembolü haline geldi. Geçtiğimiz günlerde, İstanbul’un kalabalık bir caddesinde bir kadın, sokak ortasında şiddete uğradı. Olay, yalnızca kurban için değil, aynı zamanda tüm kadınlar için büyük bir güvenlik tehdidi anlamına geliyor. Kadına yönelik şiddet, toplumsal bir sorun olmanın ötesine geçti ve İstanbul gibi büyük şehirlerde giderek artış gösteriyor. Bu tür olaylar, hem toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki farkındalığı artırmakta hem de güvenlik önlemlerinin güçlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Kadına şiddet, kadının fiziksel, ruhsal veya cinsel olarak zarar görmesiyle sonuçlanan her türlü davranış olarak tanımlanabilir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, dünya genelinde her üç kadından biri yaşamlarının bir döneminde şiddete maruz kalmakta. Türkiye'de de bu sorun oldukça yaygın olup, kadınların toplumda maruz kaldığı şiddet olayları, çoğu zaman görmezden gelinmektedir. Sokak ortasında yaşanan şiddet vakaları, sadece bireysel bir olay olmanın ötesinde, sosyal bir travma yaratmakta ve toplumda bir korku ortamı oluşturmaktadır.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve çeşitli sivil toplum kuruluşları, kadına yönelik şiddeti önlemek için bir dizi kampanya ve eğitim alanında çalışmalar yürütmektedir. Konu ile ilgili farkındalığı artırmak amacıyla gerçekleştirilen seminerler, panel etkinlikleri ve sosyal medya kampanyaları, toplumda bu sorunun ciddiyetini vurgulamakta önemli bir rol oynamaktadır. Ancak, bu mücadele yeterli mi? Gözlemlenen olaylar, mevcut sistemin oldukça eksik olduğunu ve daha etkin önlemler alınması gerektiğini gösteriyor.
Ayrıca, son yıllarda uygulanan yasaların yeterli şekilde uygulanmadığına dair eleştiriler de artmaya başladı. Olumsuz örnekler, İstanbul gibi büyük şehirlerde güvenlik endişelerinin artmasına neden oluyor. Kadınların sokakta daha güvende hissetmeleri için toplumun her kesiminin üzerine düşeni yapması büyük önem taşımaktadır. Evde, işte veya sokakta, kadınların karşılaştığı tehlikelere karşı bir duyarlılık geliştirilmesi ve bu konuda etkin bir şekilde hareket edilmesi gerekiyor.
Olay sonrası sosyal medya üzerinde de yoğun bir tartışma başladı. "Kadınlar sokakta güvende değil" başlıkları, kadınların maruz kaldığı şiddeti gündeme taşıdı. Bu durumu fark eden birçok kadın, kendi deneyimlerini paylaşarak güvenlik önlemlerinin artırılması yönünde çağrılarda bulundu. Noktasında kaybolmuş bir şehirde yaşayan kadınların hikayeleri, şehirlerin kadın dostu olmak zorunda olduğunu bizlere hatırlatıyor. İstanbul’da kadınların güvenli bir şekilde yaşayabilmesi için herkesin üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi şart.
Sonuç olarak, İstanbul'da yaşanan kadına şiddet olayları sadece birer istatistikten ibaret olmamalı. Şehirde yaşayan herkesin, kadınların güvenliğine yönelik duyarlılığını artırması ve toplumsal bir dayanışma içerisinde hareket etmesi büyük önem taşıyor. Devlet kurumları, belediyeler ve sivil toplum kuruluşları arasındaki iş birliği ile, kadına yönelik şiddet olaylarının asgariye indirilmesi mümkün olabilir. Unutulmamalıdır ki, her kadın, güvenli bir toplumda yaşama hakkına sahiptir ve bunu sağlamak, hepimizin ortak sorumluluğudur.