Aşık Veysel, Türk halk müziğinin en önemli figürlerinden biri olarak, sadece müziğiyle değil, aynı zamanda derin felsefi sözleriyle de hafızalarda yer etmiştir. 21 Mart 1894'te Sivas'ın Şarkışla ilçesine bağlı Suşehri'nde doğan Aşık Veysel, 1921 yılında geçirdiği bir kaza sonucu iki gözünü de kaybetmiş ve bu durum onun hayatının her döneminde önemli bir etki yaratmıştır. Hayatının son yıllarında tıpkı bir bilge gibi düşünceleri ve dile getirdikleriyle pek çok insana ilham vermiştir. Ölümünden önceki sözleri ise özellikle toplumsal ve bireysel anlamda farklı bir bakış açısı sunmaktadır.
Aşık Veysel, yoksul bir ailede doğmasına rağmen, müziğe olan yeteneği ve yetenekleriyle öne çıkmayı başarmıştır. Küçük yaşlardan itibaren yöresel müzikleri öğrenmeye başlaması, onu hem halkın hem de sanat camiasının dikkatini çekmiştir. Aşık, kendine özgü bir tarz geliştirmiş ve şiirlerinde güçlü bir Anadolu telaffuzu kullanmıştır. Dilindeki sadelik, içindeki derin felsefi düşüncelerle birleşerek dinleyicilere duygusal bir bağ kurmayı başarmıştır. Yıllar boyunca birçok ünlü sanatçıya ilham kaynağı olmuş, kendine has besteleri ve sözleriyle Türk müziğinde derin izler bırakmıştır.
Aşık Veysel'in müzikle ilgili en önemli unsurlardan biri de onun şair kişiliğidir. Şiirlerinde genellikle aşk, doğa, yaşam ve ölüm temalarını işleyerek insan ruhunun derinliklerine inmiştir. Kendisi, "Şu kâinatta bir kulaç attım, bana/Her şeyin sırrını verdiniz ey canım!" diyerek hayatın karmaşık yapısında kendine bir yer açmaya çalışmıştır. Bu ifadeler, onun içsel yolculuğunu ve sorgulamalarını derinliğiyle ortaya koymaktadır.
Aşık Veysel'in hayatına damga vuran bir olaylarından biri de ölümünden önce söylediği, "Ben asıl şimdi kör oldum" şeklindeki çarpıcı ifadesidir. Bu söz, sadece fiziksel körlüğünü değil, aynı zamanda hayatta yaşadığı kayıplar, elde edemediği hayaller ve toprağa düşen birçok insan için bir metafor olmuştur. Kendi gözleriyle dünyayı göremediği halde, ruhunun derinliklerinde yaşadığı duygularla birçok insanı etkileyebilmiştir. Aşık Veysel, bu sözüyle belki de görünmeyen acıların, yaşanan kayıpların ve ruhun ne denli körelmiş olabileceğinin altını çizmektedir.
Onun bu sözleri, yalnızca bir hüzün değil, aynı zamanda bir öğretidir. İnsanların çoğu hayatta bir noktada fiziksel kayıplar yaşamaktadır, ancak önemli olan ruhsal olarak kendimizi nasıl hissettiğimizdir. Aşık Veysel, yaşamının son döneminde belki de hayatın geçiciliğini ve kaybın kaçınılmazlığını kabullenmiş; ama aynı zamanda, sevgi ve dostlukla donatılmış bir yaşam sürdüğünü de ifade etmiştir.
Türk toplumunun özünde yatan değerleri, yaşadığı dönemi ve geleceği düşünerek kaleme aldığı bu sözle, dinleyicilerine hem bir uyarı hem de bir ders vermiştir. "Ben asıl şimdi kör oldum" sözü, bireyin içsel yolculuğunda farkındalık kazanmasının ne denli önemli olduğunu vurgulayan derin bir anlayışı yansıtmaktadır.
Bütün bunların yanı sıra, Aşık Veysel’in hayatı ve sanatı, onu zorlu bir dönemde bile bir umut ışığı haline getirmiştir. Sadece kendi körlüğü ile değil, insanların gözlerinden kaçan ruhsal körlükleriyle de barışmayı başarmıştır. Onun eserleri, bugün bile birçok yaşam hikayesine ve duygusal anıya ışık tutmaktadır. İnsanları bir araya getiren, birçok duyguyu uyanık tutan ve düşündüren bir sanatçı olarak anılmayı başaran Aşık Veysel, Türk kültüründe yerini almış, iz bırakan bir halk ozanı olmuştur.
Sonuç olarak, Aşık Veysel, hem müziğiyle hem de derinlemesine düşündüren sözleriyle gelecek nesillere ilham vermeye devam edecektir. "Ben asıl şimdi kör oldum" sözü sadece onun fiziksel durumunu değil, hayatın anlamını sorgulayan ve derin felsefi düşünceleri barındıran bir ifade olarak hafızalarda kalmaya devam edecektir. Bu tür derinlikteki sözler, insan ruhunun karmaşık yapısını anlama çabası içindeki herkes için bir yol haritası niteliği taşıyacaktır.