Antalya'da geçtiğimiz günlerde yaşanan dolu felaketi, sadece hava durumu raporlarını değil, sıradan yaşamları da altüst etti. Şehrin birçok noktasında 45 dakika içinde yağan dolu, tarım arazilerini, araçları ve evleri etkileyerek büyük zarara yol açtı. Olayın ardından bölge halkı, yaşadıkları dehşeti anlatırken gözyaşlarını tutamaz hale geldi. Dolu nedeniyle oluşan tahribat sadece maddi kayıplarla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda insanların ruh halini de derinden etkileyen bir travma yarattı. Antalya'nın iç kesimlerinde, özellikle Serik, Korkuteli ve Kepez gibi ilçelerde etkili olan dolu yağışı, yerel halkı zor durumda bıraktı.
Toplamda yaklaşık 45 dakika süren dolu yağışı, bir anda başlangıçta hafif görünüp zamanla şiddetini artırdı. Dolu tanelerinin boyutu ve yoğunluğu, birçok bölgede araç camlarının kırılmasına, çatıların hasar görmesine ve tarım alanlarında telafisi zor kayıplara sebep oldu. Tarım uzmanları, özellikle meyve ve sebze üreticilerinin maruz kaldığı bu doğal afetin tarımsal üretime olan olumsuz etkilerini vurguladı. Dolu, özellikle çilek, nar ve portakal bahçelerinde büyük zararlara yol açtı. Hasadın azaldığı bu bölgelerde, çiftçiler maddi kayıplarını nasıl telafi edecekleri konusunda endişe duyuyor.
Şans eseri, dolu felaketinin meydana geldiği sırada dışarıda bulunan insanlar, bu zorlu anların çoğunu unuttu; ancak birçoğu için bu anılar unutulmaz bir travma bıraktı. Olaya tanıklık eden 65 yaşındaki Hatice teyze, "Bir anda hava karardı ve herkes dolu yağmaya başladığında ne yapacağını şaşırdı. Hızla sığındığımız dükkanın içinde, dışarıdaki gürültü bizi korkuttu" diyerek olayın dehşetini dile getirdi. Diğer yandan, gençlerden biri olan Emre ise, "O an sanki doğa bizimle kavga ediyordu. Dolu taneleri başımıza düştükçe canımızı acıtıyordu. O an sadece kaçmak istedik” dedi.
Felaketin ardından Antalya Büyükşehir Belediyesi, acil yardım ekiplerini olayın meydana geldiği bölgelere sevk etti. Zarar gören alanlarda çalışma yapmak üzere bir ekip oluşturuldu ve doludan etkilenen çiftçilere destek sağlamaya yönelik önlemler tartışılmaya başlandı. Yerel toplanma alanları oluşturularak, mağdur olanlar için barınma ve ihtiyaç duyulan yardımların temin edilmesi planlandı. Yetkililer, yaşanan felaketin ardından aktif bir şekilde hasar tespit çalışmaları yürütlüyor. Ayrıca, madde ve manevi tazminat konusunda çiftçilerin başvuru süreçlerinin nasıl yürüyeceği üzerine bilgilendirmeler yapıldı.
Bu tür doğal afetlerin önlenemeyeceği bilinmesine rağmen, uzmanlar, hava durumu tahminlerinin daha doğru ve proaktif olmasını sağlamak için dijitalleşmenin önemli olduğuna dikkat çekiyor. Hava durumu değerlendirmelerini ve erken uyarı sistemlerini güçlendirmenin, gelecekte yaşanacak benzer felaketleri en aza indirebileceği ifade ediliyor. Antalya gibi turistik bir bölgenin iklim değişikliğinden nasıl etkilendiği tartışmalı bir konu, ancak her açıdan bu tür olayların işletmeler ve yerleşik halk üzerinde büyük etkisi olduğu su götürmez bir gerçek.
Sonuç olarak, Antalya'daki dolu felaketi, doğal olayların ne denli yıkıcı olabileceğini bir kez daha göstermiştir. Bölge halkı, zorlu günlerde birbirlərini destekleme çabaları içindeyken, hayatın bu zor döneminde bir arada durmanın önemini de kavrayarak geleceğe umutla bakmaya çalışıyor. Dolu yağışının ardından yaraların sarılması zaman alacak, fakat birlik ve beraberlikle bu zorlu sürecin üstesinden gelmek mümkün olacaktır. Tüm bu yaşananlar karşısında, vatandaşların aynı zamanda doğa ile olan ilişkilerini yeniden gözden geçirmeleri de önem arz ediyor. Unutulmamalıdır ki; doğanın gücü, insanlar üzerinde derin izler bırakabilir.